
Şeytan'ın Bile Çekindiği Kadın: Roxalane
Şenol Koçan
Merhabalar,
Kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Roxalane, nam- diğer Hürrem, yani
tatlı dilli…
Avrupa tarih
ve edebiyatında Roxalane bazen de Rosanne diye anılan bu kadının Rus veya Leh
aslından olduğu belirtilir Mufassal Osmanlı tarihinde. Şu an Ukrayna
topraklarında bulunan Rohatyn şehrinde doğan ve babasının da Marsigli adlı bir
piskopos olduğu söylenir. Kırım Tatarlarının Dniestr (Turla) üzerine yaptıkları
akında ele geçirilmiş olması bakımından Slav olduğu konusunda tarihçiler
birleşmiştir.
Yılmaz Öztuna
bu Slav kadının Ukran kökenli, katolik bir rahibin kızı olduğunu ve Roxelane’nın gerçek isminin Alexandra
Lisowska olduğunu belirtir. 1656 yılına kadar devam eden Ahmed Refik’in
Kadınlar Saltanatı diye adlandırdığı dönemi başlatan kadındır.
Saraya girip
kısa zamanda padişahın üzerinde derin bir etki yaratmasını güzelliğinden çok
cazibesine ve zekasına bağlarlar. Hürrem hakkında ilk bilgi sunan şahıslardan
biri Pietro Bragadino’dur. Onu, genç ancak güzel değil, şirin diye tanımlar.
Venedik elçisinin de tarihi kayıtlara geçen notlarında Padişahın hasekisi Şehzade
Mustafa’nın annesi ve Çerkez asıllı Gülbahar Sultan’ın (Mahidevran Sultan diye
de belirtilir bazı kaynaklarda) ona hakaretler edip, tırnakları ile yüzünü
çizdiğini belirtir. Padişahın kendisini çağırması üzerine yüzü gözü çizik halde
padişahın karşına çıkmak istemediğini, padişahı bu haliyle rahatsız etmek
istemediğini bildirir. Venedikli elçi bu olaydan sonra Kanuni’nin Hürrem’e
nikah kıydığını bildirir.
İşte Hürrem’in
Sultan Süleyman’a yazdığı ajitasyon kokan mektuplardan günümüz Türkçesine
çevrilmiş olan bir mektup, aynen naklediyorum:
Sultanım, Padişahım;
Yüzümü yere koyup, mutluluk sığınağı ayağınızın topraklarını öptükten
sonra, benim devletimin güneşi ve saadetimin sermayesi sultanım, eğer bu
ayrılık ateşine yanmış, ciğer kebap, sinesi harap, gözleri yaş dolu, gecesi
gündüzü belirsiz olan, hasret deryasına gark biçare, aşkınız ile müptela,
Ferhat ile Mecnun’dan beter şeyda kölenizi sorarsanız; ne zamandır ki
sultanımdan ayrıyım, bülbül gibi ah-u feryadım dinlemeyip, ayrılığınızdan
dolayı öyle bir halim var ki, Allah, kafir olan kullarına dair vermesin.
Benim devletlim, benim sultanım, özellikle bir buçuk ay olduğu halde
sizden bir haber gelmemesi yüzünden, Allah biliyor ki, hiçbir şekilde rahatlık
yüzü görmeyip, gece gündüz ağlayıp, kendi hayatımdan el çekip, cihan gönlüme
dar oldu. Ne yapacağımı bilmeden ağlayıp gözyaşları içinde gözüm kapıları
gözlerken, ol ferdü rabbü’l alemin, aleme rahmet eden subhan-ı Yezdan, cümle
aleme inayet nazarın edip, fetih haberi ve müjdeli haberlerini yetiştirdi. Ve
bu haberi işitince Allah biliyor ki, benim padişahım, benim sultanım, ölmüş
idim taze can buldum.
…Benim Sultanım, şehir hakkında soracak olursanız; şimdilik henüz
hastalık devam etmektedir. Ancak önceki gibi değildir. İnşallah Sultanım
gelince, Allah’ın inayetiyle de geçer gider. Azizlerimiz, hazan yaprağı
dökülünce geçer derler.
…Benim Sultanım, mübarek mektubunuzu gönderirsiniz diye, tazarru ve
iltimas ederim. Zira ki billah yalan değil, bir iki hafta geçip de ulak
gelmezse alem gulguleye gelir. Türlü türlü sözler söylenir. Yoksa sadece kendi
nefsim için istediğimi sanmayın.
Hürrem
Haseki Hürrem,
Mehmed, Cihangir, Selim ve Bayezid isimli dört erkek ve Mihrimah adlı bir kız
doğurur. Sultan Süleyman’ın ihtiyarlık döneminde şehzadeleri ile ilgili
konulara bizzat müdahale ve etki etmiştir. Özellikle padişahın validesi Hafsa
Sultan’ın ölümüyle sarayda sözü en çok geçen kadın olmuştur. Kocası üzerindeki etkisinden
yararlanıp kendi çocukları için hükümdarlık yolunu açmaya çalışmıştır. Bunun
için Gülbahar Sultan’dan (kimi kaynaklar Mahidevran Sultan da der) doğma
Şehzade Mustafa’yı ortadan kaldırmak için büyük gayret sarf etmiştir. Şehzade
Mustafa’yı destekleyenlere başta Sadrazam Pargalı İbrahim Paşa’ya düşman
kesilmiştir. Şehzade Mustafa’yı ortadan kaldırıp oğullarından Bayezid’i
destekleyip padişahın da Bayezid üzerinde sevgisinin artmasına çalışmıştır.
Kızı Mihrimah Sultan’ın kocası Sadrazam Rüstem Paşa, kayınvalidesinin etkisiyle
Bayezid’e taraftar, Mustafa’ya düşman oluvermiştir.
Şehzade Selim
(Sultan Süleyman’dan sonra tahta oturacak Sultan) musahibi Celal bey ile bir
gün içki içerken (padişahlar içki içmez demeyin ! Şehzade Selim’e padişah
olunca Kıbrıs’ın üzüm bağlarından çok iyi şarap olur denmiş akabinde Kıbrıs’ı
fethetmişiz.) : - Halk arasında bizim
için ne derler ? Saltanatı kime
tahmin ederler ? diye sormuş. Celal Bey de : Bayezid’i babası, annesi ve
sadrazamın, Mustafa’yı da askerin tuttuğunu söyleyince, Selim : - Sultan Mustafa’yı en kuvvetlisi istesin.
Bayezid Hanı ana ve babası talep etsin. Selim fakire de mevlası rağbet etsin,
biz sefamızı sürelim, yarının sahibi var demiştir.
Selim, padişah
olacaktır ama Hürrem’in entrikaları ile Şehzade Mustafa katledilecektir. Bunun
akabinde halk üzerindeki bu olumsuz etkiyi kaldırmak için Sadrazam yapılan Kara
Ahmet Paşa da, damadı Rüstem’i Sadrazamlığa ikinci kez getirmek istediğinden
dolayı Hürrem’in gazabıyla katledilmiştir. Şehzade Mustafa’nın ölümü ile Selim
ile Bayezid arasında başlayan veliahtlık mücadelesinde Hürrem, Bayezid’i
desteklerken ani ölümü ile bu şehzadeler mücadelesi, kanlı bir savaşa
dönüşmüştür.
Çocuklarının
yaşadığı ömürler ise dram ve roman niteliğindedir. Osmanlı tarihinde padişahlar
dışında en büyük şahsi servete sahip olan kadının Hürrem’in kızı Mihrimah
Sultan olduğu söylenir. Mihrimah Sultan’a babasından büyük gelirler ayrılmış.
Annesi Hürrem ölünce annesinden, kardeşi Bayezid ölünce kardeşinden ve kocası
Rüstem’den müthiş bir servet kalmış. Annesinden sonra babasına tesir edebilen
tek kadındır. Kocası Rüstem Paşa 10 Temmuz 1561 de vefat etmiştir.
En büyük oğlu
Şehzade Mehmed ise, 6 Kasım 1543’te Manisa’da 22 yaşında vefat etmişti. Sultan
Süleyman’ın onu Manisa sancağına tayini, kendisinden sonra tahta en çok sevdiği
şehzade olan Mehmed’in geçmesini istemesindendir. Şehzade Camii onun adına
yapılmıştır. Türbesi bu camidedir. Babasının, ölümünden sonra yazdığı şiirden iki
mısra ise alttadır.
Dilber oldur ey Mehemmed hışm idince aşıka
Boynuna bend eylerüm zülf-i hümayunum diye
İran üstüne
ordusu ile yürüyen ve 6 Kasım 1553’te oğlu Şehzade Mustafa’nın ölüm emrini
veren Sultan Süleyman, kışı Halep’te geçirirken, ağabeyinin feci ölümü üzerine
hastalanan genç Şehzade Cihangir’de 23 yaşına basmadan vefat etmişti. Ağabeyi
Şehzade Mehmed’in türbesine gömüldü. Yine babasının kaleminden dökülen iki
beyit alttadır.
Dir gören ebrularun altındaki çeşmanunu
Hançer altında yatur saydolmuş ahular mudur ?
Hürrem, onca
yıl süren çabalarına, çevirdiği entrikalarına, iki sadrazam bir şehzadenin
kanın girmesine , oğullarından birine taht yolu, damadına da sadrazam mevkii
elde etmesine rağmen 54 yaşında, iki evlat acısı tadıp, Valide Sultan olamadan 15
Nisan 1558 tarihinde bu dünyadan göçüp gitmiştir. Ölümünden sonra bile 98 yıl
sürecek saray kadınlarının şahsi çıkarları için devlete ve bu topraklarda
yaşayan bu millete büyük zararları dokunacak siyasi müdahaleleri, Osmanlı
devletinin yaşam süresi üzerinde bizce belirleyici rol oynamıştır. Hürrem ve
hırsı için sadece altta yazan mısralar aklımıza gelir.
Her fani ölümü tadacaksa
Bu kadar hırs, bu kadar dünya malı kime ne fayda ?
Hürrem
Sultan’ın yaptırdığı en önemli eser Aksaray’da cami, medrese, mektep, imaret ve
darüşşifadır. İstanbul’un Haseki semti ismini ondan almıştır. Sultan Süleyman
onun adına Mekke ve Medine’ye birer imaret yaptırmış. Edirne’ye su getirtip bir
çok çeşme açtırmış, Meriç üzerindeki Cisri Mustafa Paşa şehrinde (Svilengrad)
cami, imaret, kervansaray yaptırmıştır.
Hürrem bu
dünyadan göçer gider ancak, sadece onun frenleyebildiği iki oğlu iki şehzade,
Selim ile Bayezid ölümüne taht mücadelesine girer. Her ikisinin de kendisini ve
gelecekteki şahsi menfaatlerini destekleyen taraftarları vardır. Ama bunların
içinde Lala Mustafa adlı bir Paşa vardır ki; çift taraflı oynayıp esasen
Selim’i destekleyen bu şahıs, iki kardeşi birbirine düşürüp savaşa tutuşturur.
29 Mayıs 1559 tarihinde iki kardeş (Selim 35 yaşında, Bayezid 33 yaşında) Konya
Ovasında savaşır. Şehzade Mustafa’nın öldürülmesi ile önü açılan Bayezid,
annesinin ölümü ile ağabeyi Selim’e karşı taht mücadelesinde geriye düşer.
Tarihçiler, Şehzade Mustafa’nın kaybını devlet ve millet için ne kadar önemli
sayarsa, Yavuz’un torunu olan ve Yavuz’un bir kopyası olan Bayezid’in de taht
yolundan uzaklaştırılmasını devlet ve millet için bir o kadar önemli bir kayıp
saymalıdırlar. Ve ne yazık ki Osmanlı Devleti, önce Mustafa ardından Bayezid’in katli ile
duraklama dönemine gireceğini zeka sahibi herkese belli etmiştir.
Lala Mustafa
Paşa’nın gazıyla ağabeyi Selim’e hakaretler içeren mektup ve kadın elbiseleri
gönderen Bayezid ile aynı Lala Mustafa Paşa’nın teşvikiyle Bayezid’i babasına
şikayet eden Selim’in birbirine düşmesini engellemeye çalışan Sultan Süleyman,
iki oğluna da nasihatçiler göndermiş, Bayezid’e gönderilen nasihatçi Lala Mustafa
Paşa’nın adamlarınca öldürülüp suç Bayezid’e atılmıştı. Bayezid asi durumuna
düşünce Sultan Süleyman da oğlu Selim’in yanında yer almıştı.
Konya
Ovasındaki savaşta küçük ordusu ile geri çekilip, İran’a kaçmak zorunda kalan
Bayezid ve oğulları 5 Haziran 1559’da Kazvin’de Sultan Süleyman’ın İran Şah’ı
Tahmasp ile yaptığı anlaşma sonucunda boğdurulmuştu. Cenazeler Sivas’a
getirilmişti. Selim ise babası Sultan Süleyman’dan sonra tahta çıkacaktı ve
tarihçiler tarafından dedesine Yavuz, babasına Kanuni ve Muhteşem, kendisine
Sarhoş ve Sarı lakabı takılacaktı.
Ukrayna
topraklarındaki alelade bir kasabada başlayan ve alın yazısı kavramı ile nerede
ve nasıl devam edip biteceği bilinmeyen bir ömürdü Hürrem’in ki. Rohatyn’de
başlayıp Süleymaniye’de biten.
Bizi
ilgilendiren kısmı ne Slavlığı ne de Haseki Sultanlığı. Sadece şu an
topraklarında yaşadığımız, geçmişte adı Osmanlı, şimdi ise Türkiye olan bu devletin,
en güçlü döneminde yaptığı müdahaleler ile düzgün çalışan dişlilerine soktuğu
çomaktır. Tarih baştan başa değişebilir ve şu an yaşadığımız dünyadan çok daha
farklı bir dünya olabilirdi. Sınırlarımız bu günkü sınırların misli olabilirdi.
Dünya’da o günkü gibi bugün de sözümüz geçebilirdi. Tarihin akışının değiştiği
anlar vardır ya. Osmanlı tarihinde başlıca üç kırılma noktasından biridir; Haseki
Hürrem. Abarttığımı söyleyebilirsiniz ama bir düşünün, Kanuni öncesini ve bir
de sonrasını. Ve abarttığımı düşünüyorsanız, tekrardan düşünün Kanuni
sonrasında gelmesini o dönem ve bu dönem bir çok kimsenin keşke diyerek istediği
Şehzade Mustafa’nın yapmak istediklerini…
Şehzade
Mustafa ile kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Kaynaklar
İsmail
Hami Danişmend, İzahlı Osmanlı Kronolojisi
Mufassal
Osmanlı Tarihi
Necdet
Sevinç, Osmanlı’nın Yükselişi ve Çöküşü
Yılmaz
Öztuna,Kanuni Sultan Süleyman
Ayşenur
Ergün, Üç Kıtanın Hakimi
Nazım
Tektaş, Çadırdan Saraya
Yılmaz
Öztuna, Türkiye Tarihi
Necdet
Sakaoğlu, Bu Mülkün Sultanları
Lord Kinross, Osmanlı
İmparatorluğun Yükselişi ve Çöküşü
Şenol Koçan Köşe Yazıları

