
Kurban Toplumu
Murat Sevgi
Hz.
İbrahim’in, oğlu İsmail’i kurban etmeye kalktığı günden beri İNSAN KURBAN
ETMİYORUZ zannediyorsanız yanılıyorsunuz! Artık, gazetelerde, Kurban
Bayramlarında KURBAN GİDEN İNSANLARIN haberlerinin olmadığı günleri de görmemiz
mümkün olacak mı?
- - -
- - - -
Türkiye’yi
tarif ederken üç tarafı denizlerle çevrili der dururuz... Hatta Anadolu ve
Trakya bile birer yarım adadır. İki büyük yarımadadan oluşan Türkiye, sanki
gizli bir anlaşma ile denizlere el sürmeme sözü vermiş gibidir. Her yanı deniz
ve her yeri su kaynakları ile sarılı bir ülkenin mevcut varlıklarını görmemesi
“tuhaf” tanımlamasının ötesinde bir açıklama gerektirir. Dört denizin ortasında
kalmış bir çarpıklıklar denizinde yaşıyoruz!
Ülkemiz,
özellikle endüstri devriminin etkisine girerken yaşanan bir planlama hatası
sonucu büyük bir gurbet toplumuna dönüştürüldü. Bunun hata değil de KASIT
olduğunu söyleyecek birileri çıksa pek de yanlış olmaz!
Nasıl
mı?
Kimse
memleketinde yaşamasın diye uğraşan birileri var!
Ülkemizin
büyük bir gurbet toplumuna dönüştürüldüğünü iddia etmek hiç de zor olmaz.
Aksini düşünenlerin bu iddiayı çürütmek için ortadaki delilleri kaldırması; çok
iyi bir yönetim ile bile, en az elli yıl sürer. Acı gerçeği bundan 20 yıl kadar
önce ilk şişe suyunu bakkal raflarında gördüğümüz zaman fark ettik. Ama o zaman
bunun sonuçlarını düşünemedik!
Son
65 yıldır artarak süren Batıya göç furyasına kapılıp memleketlerini terk eden
gençlerin torunları bile anne baba oldu! Bazıları baba yurtlarını görmeden
yaşlandı. Ama 1000-1500 Kilometrelik gurbetlerin yaşandığı ülkemizde en az iki
nesil “taşımalı yaşam” diye tanımlanabilecek bir sistemin şartlarına
zorlandı.
Taşımalı
yaşam, kendi yöntemlerine göre yönlendirdiği ‘gurbet toplumundan’
belirli aralıklarla kurbanlar almayı aksatmıyor. Bazı yöneticilerin kafasında
bu tür durumları algılayabilme yeteneği yok. Bunun nedeni; sadece istatistiksel
sonuçlar ile ilgilenmeleri. Evet, taşımalı yaşam, bu sistemi uygulayan
toplumlardan kurban almayı çok seviyor. Bu ‘kurban alma’ işinin iki seviyesi
var: Biri süreklilik içeriyor, diğeri ise anlık!
Kurban
almanın süreklilik içereninin en güzel örneği ‘trafik’ dediğimiz, adıyla
tezat şey! Niye tezat? Trafik kelimesinin anlamı hareketlilik ve akış içerir
ama bizler yollarda duran, durmak zorunda kalan araçların oluşturduğu sorun
için TRAFİK tanımlamasını yaparız.
İSTATİSTİK
KAFA:
Şimdi
gelin, yönetme işini istatistik değerlere bağlayan yöneticilerin kafa yapısına
uygun bir istatistik analizi yapalım da yönettikleri garabetin yapısını biraz
anlasınlar:
Şehirlerin
ana caddelerinde gün boyunca içleri insanlarla dolu binlerce araç görürüz. Bu
araçlar her an, her saat, her dakika o yollarda belli bir yoğunluk içerisinde
dura-kalka seyir halindedir. Bir an için o insanların hep aynı insanlar
olduğunu düşünün. Yani toplumun belli bir kısmı sanki yolları doldurmakla
görevlendirilmiş ve sabahtan akşama, akşamdan sabaha hep yollarda olsun...
Bir
çalışanın, öğrencinin ya da emeklinin şehirlerde bir yerden bir yere gitmek
için araçlarda geçirdiği süre 2 saate yakın. Bu sayı İstanbul gibi yerler göz
önüne alındığında çok daha fazla ama biz şu İKİ SAAT ortalamasını alıp biraz
kurcalayalım:
Günde
iki saatten düşündüğümüzde 12 kişinin yollarda harcadığı süre 24 saat eder. Bu
da, her 12 KİŞİDEN BİRİNİN BÜTÜN GÜNÜNÜ YOLLARDA GEÇİRDİĞİ anlamına gelir. E,
istatistik her zaman yöneticilerin olayları sulandırmasına yaramaz! Bazen de,
işin ciddiyetini görmemizi (görmelerini) sağlamaya çalışır...
Her
12 (on iki) kişiden 1 (bir)’i çok büyük bir sayıdır. Bu oranı Türkiye’nin
%70’ının (Yaklaşık 50 Milyon kişi ama hadi şunu 48 milyon yapalım da hesap tam
olsun) şehirlerde yaşadığı istatistiği ile birleştirince şu sonuç çıkar. 48
milyonun 4 milyonu, günde 24 saat hiç uyumadan, bütün zamanını yollarda
geçiriyor. Hem de ömür boyu… Yani Türkiye’de 4 tane Eskişehir ya da Trakya
nüfusunun iki katından fazla insan hayatı boyunca hiç durmadan, yemeden, içmeden,
uyumadan yollarda geçirese, anca denk geliyor! İşte ‘kurban alma’ işinin
süreklilik içereni bu!
BİTMEDİ!:
İstatistik
dedik, istatistikle devam edelim: Bu sayı sadece 2 saate göreydi... Bir de,
İstanbul gibi Tuzla’dan Avcılar’a 4-5 saatte gidildiğini düşününce benim de
istatistik değerleri hesaplarken ‘bazı yöneticiler’ gibi iyimser sonuçlar
çıkardığımı düşünebilirsiniz...
O
yüzden, özellikle yerel yönetimlerin, kendi şehirlerinden bahsederken, KENTİMİZ
ON YIL İÇERİSİNDE ŞÖYLE BÜYÜYECEK, BÖYLE KALABALIKLAŞACAK diye sallayıp, bir de
bu sallamalarına alkış filan beklemesi SAÇMALAMANIN DANİSKASIDIR! Çünkü bu
“büyümek” tam anlamıyla bir kanserdir! Bunu belirtmekte fayda var!
SON
OLARAK:
Taşımalı
yaşam şeklini tercih eden toplumların, gurbeti de bu tercihlerinin sonucunda
oluşan bir “ceza” gibi görmesi gerekir ki, zaten öyledir. Bu sistemin
diğer bir ‘kurban alma’ yöntemi ise anlık kurbanlardır, bir anlık
hataların kurban gitmeyi sağladığı, sonu kötü bir süreç! İçinde bulunduğumuz
çürümüşlüğü fark edebilen herkesin, bu çarpıklıklar denizinde boğulmama
konusunda mücadele etmesi gerekir. Bu mücadeleyi laftan ziyade icraatla da
göstermeliyiz. Mesela Kurban Bayramı tatilini fırsat bilerek hasret çektiğiniz
memleketinize gitmek için yollara düştüğünüz şu günlerde, sizler gibi
milyonlarcasının yollarda olduğunu unutmayın.
Malumunuz,
ülkenin ekseriyetle gurbetçi olması için GİZLİ bir güç uzun süredir tepiniyor!
Özellikle şoför koltuğuna oturacaklara sesleniyorum:
Yola
çıkmadan önce mutlaka uykunuzu alın.
Ayağınız
gaz pedalına her gittiğinde sevdiklerinizi düşünün.
Ki;
yolunuzu gözleyenlerin yüreğine ateş düşürmeyin.
Artık,
Kurban Bayramlarında gazete sayfalarını TRAFİĞE KURBAN GİDEN İNSANLARIN
haberleri doldurmasın…
Hep
sevgi ile kalın.
Murat
SEVGİ
Murat Sevgi Köşe Yazıları
- Akbabalar Kemirgenler Ve Parazitler
- Ne Bekliyorsunuz Ki? Öyle Veliye Böyle Çocuk
- Nükleer Strateji
- Hep Ucuza Rağbet Var Ama Ucuz Genelde Dandiktir
- Enerji Verimliliği Semineri
- Marçep
- Sosyal Medyadan Beslenmek
- Militan Çevrecilik
- Camın Arkası
- Hayatın Anahtarı: Arılar
- Virüs, Genom Teknolojisi Ve Tehlikeli İnovasyonlar
- Öteki Tarafa Geçmenin Anahtarlari
- Bu Hale Nasıl Geldik?
- Gdo: Ne Olacak Canım, Yiyin!
- Farkında Mıyız?!...
- Gdo'lu Pirincin Bedelini Kim Ödeyecek?
- Yakarak Enerji Üretmek “Yenilenebilir” Mi?
- Ateşle Oynuyorlar!
- Elektromanyetik
- Gemiler Yandı! Geri Dönüş Yok!
- Ergene Kirletilirken Neredeydik?
- Marka Bilinci Ve Algının Değişimi Üzerine
- Yönetecek Bir Şey Kalmadı Ki!
- Popüler Kültür
- Her Yil Ayni Terane
- Konu “Enerji” Olunca Facebook Çildirdi-1
- Toprak Değil İnsan Erozyonu
- Sokak Kültürü
- Olağan Şüpheliler
- Meşru Müdafaa Hakki
- İletişim “Merhaba” İle Başlar
- At Gözlüğü
- Gemiler Yandı Geri Dönüş Yok!
- Kütür-Kütür Mü? Kültür-Kültür Mü?
- Ölüm Reçetesi: Can Boğazdan Gider
- Yağma Yok!
- Katalizör
- Okumak Neden Gereklidir?
- Felaket Ya Da Daha Ötesi!
- Çocuklarimizi Nasil Öldürürüz?
- İhmal Değil Cinayet!
- Kirkbeşlik
- Bu Ay Hirsizlarin Avuçlari Kaşinir!
- Küresel Isinma Sağlığımızı Tehdit Ediyor (1)
- Sivrisinekler Sıcakta Komutayı Ellerine Alıyor (2)
- Sağlığı Tehdit Eden Sular (3)
- İnsanın Psiko-Mekaniği
- Arıtma Çamurları Yenilenebilir Enerji Kaynağı Olacak Mış!
- Yönetememenin Türkçesi
- Ekoloji - Ekonomi - Rant!

