
Okumak Neden Gereklidir?
Murat Sevgi
Herkes, virgülün
önemini anlatmak için kullanılan şu örneği duymuştur:
"Oku,
baban gibi eşek olma!"
"Oku
baban gibi, eşek olma!"
Aslında,
bu örnek, virgülü doğru yere koymanın öneminden çok daha fazlasını anlatır.
İşte; noktayı, virgülü, büyük harfi,
“-de”yi, “-da”yı, “-ki”yi, paragrafı, heceyi öğrenmekle başlayan okumanın son
aşamasında konuştuklarınızı düzgün şekilde yazıya geçirebilecek seviyede yazı
kurallarını bilmeyi gelir. Yazı kuralları iki ana depoda toplanmış bilgilerden
oluşur. Bir tanesi kelimelerin toplandığı imla kılavuzları, diğeri ise kelime
dizilimleri ekler ve noktalama işaretleri sayesinde cümleleri doğru kurmanın
kuralları.
Bizler
virgül hatalarını anlatan o cümledeki gibi eşek olmamak için okumak
istediğimizi de, yazanın ne yazdığını, ne anlatmak istediğini de, bu kurallara
uygun yazması sayesinde anlarız.
Mesleğini
yazarak yapan ne kadar iş kolu varsa hepsinin anlatmak istediklerini ifade
edebilecek kadar yazı kurallarını bilmesi gerekir.
*
* *
Ama
her şey yazı yazmanın kuralları ile bitmiyor. Eğer, yazı kurallarını tam olarak
biliyorsak ikinci aşamada anlam kurallarının gerekliliğini de anlatabiliriz.
Çünkü, anlam kuralları doğru olmayan ama yazı kurallarına uygun yazılar
olabilir. Bunu şöyle de açıklayabiliriz: “Çok düzgün cümleler kursanız da ne
anlatmak istediğinizi ifade edemiyor olabilirsiniz.”
Bu
sorunu çözmenin en kolay yolu çok okumak ve okuduklarını inceleyerek kendine
uygun cümle yapıları ve kalıplar oluşturmaktır. Aslında, konuşmak taklit
etmektir. Bir bebeğin ilk söylediği sözler çevresinden duydukları seslerdir.
Çocukluk, gençlik ve yetişkinlik dönemleri boyunca hep izler, inceler ve görüp
duyduklarımızı hafızamızda depolarız... Bu depo ne kadar kaliteli malzeme ile
doluysa kapıları açıldığında da o kadar kaliteli malzeme çıkacaktır.
Bir
çok iş kolunda, çalışanlar için kalıplarla konuşmak çözüm olabilir.
Pazarlamacılar ya da tanıtım elemanları hep aynı şeyleri söyleyebilir. Ama
gazeteciler, edebiyatçılar ve bilimsel eser üretenlerin kalıplarla yazması
imkansızdır. Bir avukat aynı tarzdaki dilekçeyi yüzlerce dava için kullanabilir
ama bir bilim insanı aynı tarzda yazılar ile yayın yapamaz.
*
* *
Kaliteli
cümleler ve kaliteli konuşma ile ilgili en önemli örnekleri Türkiye Radyo
Televizyon Kurumu (TRT) sunucuları vermekteydi... Ama 1990 sonrasında
televizyonculuk ve radyoculuk popülerleştikçe sunucuların kalitesi de düşmeye
başladı. Yani kültür savaşında, kalite; popüler kültür karşısında ağır bir
yenilgi aldı!
Gazeteciler,
güncel konularda, birbiri ile benzeşmeyen ifadeler içeren yazılar yazması
gerekenlerin başında gelir. Yazarlar da aynı şekilde yapmak zorundadır. Bu gün
300-400 kelimelik bir köşe yazısında 100 civarında hata yapıp hiç kimsenin
yadırgamadığı köşe yazarları var. Ya da kelimeleri, vurguları yanlış söyleyen
sunucular televizyon ekranlarında pişmiş kelle gibi yüzünüze bakabiliyor.
Aslında, onların hata yapması kadar, önemli başka bir konu da o hataları
görmeyen, önemsemeyen kalabalıkların oluşmuş olması.
Bir
gazetecinin yazdıklarının okuyucuyu kısa ve öz bir şekilde bilgilendirmesi
gerekir. Haberin içeriğinde yazım kuralları da, anlatım kuralları da çok iyi
kullanılmalıdır.
Birden
fazla okuyucu aynı haberi okuduğunda aynı anlamı çıkaramıyorsa anlatım
sorunları var demektir. Bu durumu bir tür “dandikleşme” olarak da
görebiliriz ama bu dandikleşme sadece yazanda değil okuyanda da kendini
göstermektedir.
*
* *
Şu
sıralara, okullarda öğretmenleri hakkında anket soruları ile öğrencilere
gammazcılık dersi veriliyor. Hem de uygulamalı olarak! Ben de öğretmenlerim ile
ilgili “gammazlama” işine ‘azcık’ niyetleneyim diye düşündüm. Bakın
neler geldi aklıma: 70’li yılların sonu, aradan 30-40 sene geçmiş ama... Sosyal
Bilgiler öğretmenim, sınıfta beynimizi yıkar, siyasetçilerin eğitim kalitesini
eleştiren konuşmalar yapardı. Siyasetin, ağaların elinde olduğunu söyler ve bu
ağa takımının ilkokulu bile ite-kaka bitirdiğini anlatırdı. Orta ikinci sınıfta
isim-isim, parti-parti kaç ilkokul mezunu var, kaç tanesi sonradan ilkokulu
‘itekleyerek’ bitirmiş tek, tek listelemiştim. O günlerde eğitimde bu kadar
ileri değildik! Cahiliye devri bile diyebilirsiniz. Cehalet sorununu çoğunlukla
Doğu illerinde görülen bir yara gibi düşünürdüm. Devir değişti artık, “MODERN TÜRKİYE”
falan filan lakırtıları ile teknoloji çağında olduğumuzu iddia ettiğimiz
günümüzde, mevzuat ve yasaların virgüllerine kadar hassas ve ‘kaliteli’
düzenlendiği bir dönemdeyiz(?). Eee, yasa kitabı da, yönetmelik kitabı da
KALIN! Bunca KİTABI anlamak için asgari bir eğitim gerekliliği var.
Tamam,
demokrasi herkesin siyasete katılımı ama siyasete katılacağım diye seçilenlerin
de; seçildikleri yerde TUĞLA gibi durmaması gerekir, öyle değil mi? HAYIR,
sadece benim gibi saftirikler böyle düşünüyor! Çünkü siyasete niyetlenen
adayların arasında o kadar çok TUĞLA gibi duracak siyasetçi namzedi var ki!
Saymaya zamanım yetmedi. Bu işi size havale ediyorum! Başkan ya da bir belediye
meclis üyesinin, üyesi olduğu belediye meclisinde yönetime katılırken bilmesi
gereken 15-16 kanun, 40 civarında yönetmelik ve yüzlerce genelge var. Bu meclis
üyesi, mevzuatı boşverin, önüne gelen 8-10 satırlık kararları bile okuyamayacak
kapasitede ise ne olur? Ağalarının talimatı ile önüne getirilen kararlara
parmak basacak! (Zaten onu da o koltuğa, bunu yapsın diye oturtuyorlar!)
Yok
yok, cahilliğinden değil! Artık imza yerine parmak izi okuyan teknolojiler
ithal ediliyormuş ya, ilk ihalede, rayiç bedelinin 5-10 katına bu sistemden bir
tane kurup oturdukları yerden bir yerleri parmaklamaya başlarlar!
Sonra,
sakın ha, “soymuşlar”, “yağmalamışlar”, “iyi yönetememişler”, “hortumlamışlar”,
“arpalığa çevirmişler”, “valla, benim haberim yoktu” diye ağlaşmayın... Gerçi,
“ağlarsa vatandaş ağlar, ağaları dert mi bağalar?!” dimi ama?
*
* *
Yazının
başında belirttim ama kısaca söylemek gerekirse; “oku(,) baban gibi(,) eşek
olma” sözü, virgülü nereye koyarsanız koyun kesin olarak şunu ifade eder:
“Eşek
OLMAMAK için okumak gerekir!”
Hep
sevgi ile kalın.
Murat
SEVGİ
Murat Sevgi Köşe Yazıları
- Akbabalar Kemirgenler Ve Parazitler
- Ne Bekliyorsunuz Ki? Öyle Veliye Böyle Çocuk
- Nükleer Strateji
- Hep Ucuza Rağbet Var Ama Ucuz Genelde Dandiktir
- Enerji Verimliliği Semineri
- Marçep
- Sosyal Medyadan Beslenmek
- Militan Çevrecilik
- Camın Arkası
- Hayatın Anahtarı: Arılar
- Virüs, Genom Teknolojisi Ve Tehlikeli İnovasyonlar
- Öteki Tarafa Geçmenin Anahtarlari
- Bu Hale Nasıl Geldik?
- Gdo: Ne Olacak Canım, Yiyin!
- Farkında Mıyız?!...
- Gdo'lu Pirincin Bedelini Kim Ödeyecek?
- Yakarak Enerji Üretmek “Yenilenebilir” Mi?
- Ateşle Oynuyorlar!
- Elektromanyetik
- Gemiler Yandı! Geri Dönüş Yok!
- Ergene Kirletilirken Neredeydik?
- Marka Bilinci Ve Algının Değişimi Üzerine
- Yönetecek Bir Şey Kalmadı Ki!
- Popüler Kültür
- Her Yil Ayni Terane
- Konu “Enerji” Olunca Facebook Çildirdi-1
- Kurban Toplumu
- Toprak Değil İnsan Erozyonu
- Sokak Kültürü
- Olağan Şüpheliler
- Meşru Müdafaa Hakki
- İletişim “Merhaba” İle Başlar
- At Gözlüğü
- Gemiler Yandı Geri Dönüş Yok!
- Kütür-Kütür Mü? Kültür-Kültür Mü?
- Ölüm Reçetesi: Can Boğazdan Gider
- Yağma Yok!
- Katalizör
- Felaket Ya Da Daha Ötesi!
- Çocuklarimizi Nasil Öldürürüz?
- İhmal Değil Cinayet!
- Kirkbeşlik
- Bu Ay Hirsizlarin Avuçlari Kaşinir!
- Küresel Isinma Sağlığımızı Tehdit Ediyor (1)
- Sivrisinekler Sıcakta Komutayı Ellerine Alıyor (2)
- Sağlığı Tehdit Eden Sular (3)
- İnsanın Psiko-Mekaniği
- Arıtma Çamurları Yenilenebilir Enerji Kaynağı Olacak Mış!
- Yönetememenin Türkçesi
- Ekoloji - Ekonomi - Rant!

