
Felaket Ya Da Daha Ötesi!
Murat Sevgi
Nisan ayı ortalarında
Facebook sayfama eklediğim birkaç resimde oluşan galeriye başlık olarak "Çocuklarımızı Nasıl Öldürürüz?"
diye yazmıştım. Galerinin amacı, gelişigüzel etrafa dökülen endüstriyel ve
evsel atıklar ile ilgili tehlikeyi duyurmak ve duyarlılık oluşturmaktı. Bu
resimler o kadar büyük etki yaptı ki; binlerce kişi paylaştı. Resimler yayıldıkça
konuya duyarlı olan birçok kişi kendi çevresinde yaşadığı benzer sorunları
ihbar etmeye başladı. Bu ihbarları değerlendirmek ve tehlikenin boyutlarını göz
önüne serebilmek için birkaç çevre gönüllüsü ile birlikte atık dökülen alanları
gezmeye başladık.
Daha
önce, belediyelere ait vahşi depolara evsel atıkların arasına kaçak olarak
dökülen endüstriyel atıkları ve arıtma çamurlarını boşalttıklarını
yakalamıştım. Hatta bu vahşi depolar, sızıntı suları ile şehir şebeke suyunun
elde edildiği su kuyularını tehdit ediyordu... Yine ölmek için
"güzel" sebepler bulmuştuk... Ama son elde ettiğimiz bilgiler bundan
da tehlikeli sonuçlara gebe!
YENİ ÖLÜM TEHLİKESİ!
Trakya'nın
birçok yerinde, terk edilmiş maden ocakları, karayolu inşaatlarında dolgu
malzemesi olarak toprak alınmış büyük oyuklar ya da benzer amaçlarla
kullanılabilecek vadilere endüstriyel atık boşaltılıyor. Bu faaliyet, tek bir
elden kumanda ediliyor gibi eş zamanlı şekilde gerçekleşiyor. Son zamanlarda,
Trakya'nın çeşitli ilçelerinde, endüstriyel atıklar, kontrolsüz şekilde önüne
gelen her yere boşaltılıyor. Atık depolamak lisans gerektiren, ruhsat ve yasal
izinler alınarak yapılması gereken bir faaliyet olduğuna göre, gelişigüzel
yapılması suç mudur? SUÇTUR!
Günümüzde,
neyin suç, kimin suçlu olduğunu belirlemesi gereken sistemin çarklarının
dişleri çürümüş, çoğu dökülmüş ve sistem, bu çarklar bedeniyle ayar tutmaz hale
gelmişken; bir suç ve suçlu aramak da anlam taşımıyor ama bu doğrudan
şaşmayanlar için geçerli bir durum değildir!
PEKİ, BU SUÇ KİMİN?
İsteyenin,
istediği yere ATIK dökmesi suç olmasa bile; 50 kuruşluk sakız için fiş vermedi
diye mahalle bakkallarının canına okumayı görev bilen Maliye binlerce kamyon ve
personelin karıştığı bu ticaretin ve lojistik faaliyetin kayıt dışı kısmına
dokunsa, çok büyük bir vurgunu önlemiş ve kayıt altına almış olur.
Atık
dökülen alanları kiraya verenler, bu arazilere atıkları getirenler, o atıkları
toplayanlar, o atıkları işletmelerinde üretenler büyük bir rant zincirinin
ortaklarıdır. (Buna "çete"
de diyebilirsiniz)
Bu
pis ticaret ve pis lojistiğe izin verenler, sessiz kalanlar, üstelik bu
pislikten nemalananların çocukları Trakya'da yaşıyorsa en az masum halk kadar
ölme potansiyeli ile karşı karşıyalar!
Yani;
yapanlar, göz yumanlar, nemalananlar yumuşak koltuklarında semirirken, kendi
evlerinde, kendi yavrularının hastalanmasından ve ölmesinden de sorumlu
olduklarını "bilmiyormuş" numarası yapabilirler mi?
Bu
cinayet çetelerinin Trakya genelinde kurduğu tuzaklar saymakla bitmiyor! Bir
değil, beş değil, on beş değil... Çevremiz ölüm tuzakları ile kuşatılmış
durumda!
İŞTE TATARKÖY:
Lüleburgaz
yakınlarında bir gölet var, adı Tatarköy Göleti. Bu göletin 10-15 metre
yakınında büyük bir oyuk bulunuyor. Toprak alındığı için oluşmuş 90-100 metre
genişliğinde, kenarları 7-8 metre derinliğinde bir kanyon! İşte bu kanyonun
Tatarköy Göletine en yakın noktasından başlayarak kamyon-kamyon atık
boşaltılmaya başlamış! İlk gördüğümde, atıkları gömmek için toprak örtülen
bölüm derin çatlaklar oluşturmuş ve oluşan yapay tepe hemen yanındaki tahliye
kanalına doğru kaymaya başlamıştı.
O
atıklar, yağmur suları ile yıkandığında içinde barındırdığı zehirleri; toprağa,
yeraltı sularına, yüzey sularına aktararak gölete sızdıracaktır. Niye bu kadar
kesin ifadeler kullanıyorum! Çünkü sadece 10-15 metre mesafeden söz ediyoruz.
(Yuh, 'bu kadarı da olmaz' mı diyorsanız, bizi idare edenlerin yeterli iradesi
olmadığı için emin olun 'bu kadarı da olur' ve gerçek!)
KENT ORMANI -SAKIZKÖY:
Yine,
Lüleburgaz'dayız, ilçenin şirin kasabası Sakızköy'e gidiyoruz. Kasabanın
içinden geçip birkaç kilometre ileride Lüleburgaz Kent Ormanı tabelasını
görüyoruz. Çok sayıda piknikçi, yol kenarında ve "Lüleburgaz Kent
Ormanı" içerisinde, çoluk çocuk, baharın tadını çıkarıyor. Orman alanı içerisine
giriyoruz ve yemyeşil çayırların ortasında koyunlarını otlatan bir çoban ile
karşılaşıyoruz.
Aslında,
gördüklerimiz bir tiyatro sahnesinin dekorları kadar sahte!
zerine
bastığım yer yarılıyor ve bir anda acı gerçekle karşı karşıya kalıyorum! Evet,
gerçek, olanca sıcaklığı ile vücudumu sarıyor. Yaklaşık 300 santigrat derecede
külün içerisinde birkaç saniye kalıyorum.
Sahne
gerisinde bir ateş çukurunun olduğunu, yaşadığım acı ile görüyorum. O 'yeşil
çayırın' bir kısmı atıkların üzerine örtülmüş toprakta yeşeren otlardan
oluşuyor. Hemen altında sinsice bekleyen bir ateş çukuru var. Bazı yerler 5-6
metreyi bulan atık çukuruna sadece bir metreyi aşmayan bir yerinden gömülmem
ise büyük şans. Kül tabakası pudra gibi gevşek olduğu için derin olan bir yere
rastlasaydım rahatça dibine gömülebilirdim.
Ambulans
ile Lüleburgaz Devlet Hastanesine götürüldüğümde ilk müdahale yapılırken,
hastane koridoru gazeteciler ile doldu. Olayla ilgili bilgi almak için
konuşanları dinlerken "vurdumduymazlık" ne demek daha iyi anlıyorum.
Bir gazeteci, olay yerini tarif ederken, "hani şu koyunların kaybolduğu
yer var ya, işte orası" diyor! Çüş diyorum, madem biliniyor, benim
düştüğüm yerde koyunlar düşüp kayboluyor, kimse bir oyarı koymaz mı? Peki, o
çobanın ve sürüsünün orada ne işi var? Ya piknikçilerin çocuklarından biri top
peşinde koşsa?! (Aslında ne söyleneceği çok açık da burası o lafların yeri
değil)
Ağaçlık
alanın önünde duran "Kent Ormanı" tabelasında felaket kelimesi
eklenmesi gerekiyor. Niye mi? Ya o tabelada "Kent Ormanı" yerine
"Kent Felaketi" yazmalıydı ya da "Felaket Ormanı"! Çünkü,
gördüklerimiz ne 'kent' ne de 'orman' terimleri ile yan yana olmaya yakışmıyor!
Bir
sonraki yazıda 'Çocuklarımızı Nasıl
Öldürürüz' ile ilgili biraz "TEKNİK"
bilgi vermeye çalışacağım.
Hep
sevgi ile kalın.
Murat SEVGİ
twitter.com/MuratSevgi
Murat Sevgi Köşe Yazıları
- Akbabalar Kemirgenler Ve Parazitler
- Ne Bekliyorsunuz Ki? Öyle Veliye Böyle Çocuk
- Nükleer Strateji
- Hep Ucuza Rağbet Var Ama Ucuz Genelde Dandiktir
- Enerji Verimliliği Semineri
- Marçep
- Sosyal Medyadan Beslenmek
- Militan Çevrecilik
- Camın Arkası
- Hayatın Anahtarı: Arılar
- Virüs, Genom Teknolojisi Ve Tehlikeli İnovasyonlar
- Öteki Tarafa Geçmenin Anahtarlari
- Bu Hale Nasıl Geldik?
- Gdo: Ne Olacak Canım, Yiyin!
- Farkında Mıyız?!...
- Gdo'lu Pirincin Bedelini Kim Ödeyecek?
- Yakarak Enerji Üretmek “Yenilenebilir” Mi?
- Ateşle Oynuyorlar!
- Elektromanyetik
- Gemiler Yandı! Geri Dönüş Yok!
- Ergene Kirletilirken Neredeydik?
- Marka Bilinci Ve Algının Değişimi Üzerine
- Yönetecek Bir Şey Kalmadı Ki!
- Popüler Kültür
- Her Yil Ayni Terane
- Konu “Enerji” Olunca Facebook Çildirdi-1
- Kurban Toplumu
- Toprak Değil İnsan Erozyonu
- Sokak Kültürü
- Olağan Şüpheliler
- Meşru Müdafaa Hakki
- İletişim “Merhaba” İle Başlar
- At Gözlüğü
- Gemiler Yandı Geri Dönüş Yok!
- Kütür-Kütür Mü? Kültür-Kültür Mü?
- Ölüm Reçetesi: Can Boğazdan Gider
- Yağma Yok!
- Katalizör
- Okumak Neden Gereklidir?
- Çocuklarimizi Nasil Öldürürüz?
- İhmal Değil Cinayet!
- Kirkbeşlik
- Bu Ay Hirsizlarin Avuçlari Kaşinir!
- Küresel Isinma Sağlığımızı Tehdit Ediyor (1)
- Sivrisinekler Sıcakta Komutayı Ellerine Alıyor (2)
- Sağlığı Tehdit Eden Sular (3)
- İnsanın Psiko-Mekaniği
- Arıtma Çamurları Yenilenebilir Enerji Kaynağı Olacak Mış!
- Yönetememenin Türkçesi
- Ekoloji - Ekonomi - Rant!

