
İnsanın Psiko-Mekaniği
Murat Sevgi
Dünya tarihinin
kayıtlarında en baskın unsur savaşlardır. Savaşlar insanlığın çok yakın bir
zaman kadar gelen uzun yolculuğunun kayıt defterinde kilometre taşlarını
oluşturmuştur. (N. Ulunay UCUZSATAR, “Tarih Boyunca Harp Sanatı Taktik ve
Strateji”, Gen.Kur. Basımevi, Ankara, 1988) ‘Tarih’ dediğimiz, yazılı kültürün
belgelerinin hepsi kocaman birer savaş romanıdır. Buradan, insanın pek de
akıllı bir varlık olmadığını çıkarmak hiç de zor değildir.
İşte, kendine akıllı diyerek bu
sıfatını pekiştirmeye çalışan bizler. Akıl kavramının, tanımının içinde kendi
meziyetimizi özel bir yere koymak isteriz. Bu yüzden, -sanki başka bir aklın
varlığını kabul edermişiz gibi,- başka bir akıl varmışçasına ona; ‘insan aklı’
deriz...
İnsan aklı, dünya üzerindeki ilk
farkındalık anından beri gelişmektedir. Bu gelişmenin her aşamasında bir önceki
sürecin üzerine yeni beceriler ekleniyor. Yeni ortaya çıkan akıl (yani diğer
bir deyişle; ‘insan aklı’), yeteneklerindeki iyileşmeyi kime borçlu olduğunu
unutan bir tavır ile önceki nesillere (yani aklın bir eski versiyonuna) üstten
bakar bir tavır içerisine giriyor.
Akıl, insan denen -biyo-mekanik-
makinenin kontrolünü sağlayan otomasyonun en görünen unsurudur. Görünen diye
tanımlamamın sebebi her bireyin görebildiği bir akıl yetisine sahip
olmasındandır.
EVET, AKIL GÖRÜLÜR:
Her birey, kendi aklını kendi beyni
ile görür. Akıl gözlerinizin arkasından ileriye doğru bakan varlığın ‘kendisi’
değil, sadece kullandığı aksesuarlardan biridir. Biyolojik beden, beyni
aracılığı ile otonom, refleks ve akıl gibi bir çok bağımsız unsuru kullanır.
Bilgisayar yazılımları gibi de düşünebilirsiniz. Akıl, bu yazılımlar içerisinde
ekranda gözüken tek yazılımdır. Bununla birlikte bilgisayarın çalışması için
gerekli, hiç görmediğimiz, -çoğumuzun- varlığını bilmediğimiz, arka planda
işleyen, servis yazılımları vardır. Bizler bilgisayarımızın ekranında
görülmeyen, sürekli çalışıp sistemi ayakta tutan, yedekleme yapan, elektrik
kesintilerini programlayan, kamera, mikrofon yazıcı gibi aygıtları yöneten bu
yazılımlar gibi yazılımlara sahibiz. Nefes almamız, midemizin hazım işini
yapması, kanın bütün hücrelere ulaşması için kalbimizin atması, heyecanlanınca
kalbin vites değiştirip daha hızlı atması, üşüyünce titrememiz gibi işleri
istemeyiz. Yahut, daha doğrusu; istememiz gerekmez.
İşin isteme kısmına gelince, işte
orada akıl devreye girer. Bu yüzden bilgisayar ekranındaki görüntülü
programlara benzettim. Bir komut veririz. Bunu beynimizde yüklü işletim sistemi
sayesinde donanımımız algılar. Komutlar parametreler ile işlevlerini yapar. Bu
parametreler hem kimyasal, hem de fiziksel otomasyon sistemine bağlıdır.
Verilen bir komut, sinir sistemi ve
hormon sisteminin birlikte uyumlu çalışması sonucunda tüm hücrelere iletilir
ama her hücre sadece kendi için işaretlenmiş komutu çözer ve okur. Bunun gereğini
yapar.
Kamu ve büyük kurumların bilgi
sistemlerinde -özellikle askeri sistemlerde- sık kullanılan “lüzumu kadar
bilme” prensibi burada titizlikle uygulanır.
Otomasyon olarak insan vücudu, bilgi
sistemleri geliştirme ile ilgili tasarım yapanların önlerinde duran mükemmel
bir örnektir. Hem yazılımın kapsamı, hem de muhteşem büyüklükteki yapısı ile
otomasyoncu için insan vücudu; astronom için uzayın boyutları kadar zengin bir
ufuk sunar.
Bilgi teknolojileri ve elektronikte
yaşanan gelişmeler sürdükçe günlük yaşamda kullanılan teknolojik ekipmanlar
bize sahip olduğumuz biyolojik ekipmanların otomasyon ile örnekli
modellenebilmesinde de imkan sunmaktadır.
Otomasyon, mikro (hatta nano ve piko)
boyutta gerçek bir tasarım harikasına daha detaylı bakılabilmesini
sağlamaktadır. Hem teknolojiyi araç olarak kullanarak laboratuar ortamında
analiz ve tetkikler yapabilmekteyiz, hem de alternatif bir model olarak
-otomasyon şaheseri- ‘insanı’ daha net görmekteyiz.
Sıcaklık ve basınç gibi bilgileri
vücudumuzun her noktasından algılayan milyonlarca termostan (ısı sensörü) ve
loadcell (basınç sensörü), adreslenmiş pozisyonlarından milyarlarca sıcaklık ve
basınç verisini beynimize gönderir. İnsan bedenini saran sensörlerin
çeşitliliği ile ilgili bilgimiz bile şu an sonuçlanmış değil. Otomasyonda
kullandığımız, 30 kadar farklı ölçme enstrümanına rağmen insan biyo-mekaniği
tarafından kullanılan sensörlerden sadece 120 farklı türü keşfedilmiş ve
bunların sadece 3-4 tanesi literatür oluşturulacak seviyede açıklanmıştır.
(Bunlar; optik, dokunma, tat alma vb.) Tüm sensörleri katalog haline getirmeye
kalkarsak yaklaşık 1800 civarında olduğu tahmin edilmektedir.
İşte insan otomasyonu, 1800 çeşit
sensörden vücudun tümüne serpiştirilmiş milyarlarcasını aynı anda saniyenin yüzde
ikisi yada üçü kadar zaman aralığında okuyabilmektedir. Bu değerleri sayısal
olarak kendi yarattığımız modellerin aciz ve cılız yapısıyla kıyaslamak bile
mümkün değildir.
Hatta; dünyada bugüne kadar yapılmış
tüm elektronik ve mekanik otomasyonları söküp bir çuvala doldursak bile tek bir
insanın tüm fonksiyonlarını işletecek donanımı elde edemiyoruz. Hem de arada
milyon katlık fark halen devam ediyor olurdu.
İnsanın dünyada yaptığı yapacağı tüm
‘beceri’ bile kendi bedeniyle kıyaslanamazken, ben bu başarıyı; sineğin
poposundaki sivilceyi abartıp yanardağ (volkan) gibi düşünmek olarak görüyorum.
(Bu yazıyı okuyup da; “sineklerin poposunda sivilce
olmaz!” diyen bir ‘böcekolog’ abime de teşekkürü bir borç biliyorum. Bir
arabeskçinin deyişiyle; ‘hak-lı-sın, sen de haklısın!’ -- 23 Aralık 2008’de
saat gece yarısı 03.00 den beri bunu düşünüyorum… )
Hep sevgi ile kalın.
Murat SEVGİ
Murat Sevgi Köşe Yazıları
- Akbabalar Kemirgenler Ve Parazitler
- Ne Bekliyorsunuz Ki? Öyle Veliye Böyle Çocuk
- Nükleer Strateji
- Hep Ucuza Rağbet Var Ama Ucuz Genelde Dandiktir
- Enerji Verimliliği Semineri
- Marçep
- Sosyal Medyadan Beslenmek
- Militan Çevrecilik
- Camın Arkası
- Hayatın Anahtarı: Arılar
- Virüs, Genom Teknolojisi Ve Tehlikeli İnovasyonlar
- Öteki Tarafa Geçmenin Anahtarlari
- Bu Hale Nasıl Geldik?
- Gdo: Ne Olacak Canım, Yiyin!
- Farkında Mıyız?!...
- Gdo'lu Pirincin Bedelini Kim Ödeyecek?
- Yakarak Enerji Üretmek “Yenilenebilir” Mi?
- Ateşle Oynuyorlar!
- Elektromanyetik
- Gemiler Yandı! Geri Dönüş Yok!
- Ergene Kirletilirken Neredeydik?
- Marka Bilinci Ve Algının Değişimi Üzerine
- Yönetecek Bir Şey Kalmadı Ki!
- Popüler Kültür
- Her Yil Ayni Terane
- Konu “Enerji” Olunca Facebook Çildirdi-1
- Kurban Toplumu
- Toprak Değil İnsan Erozyonu
- Sokak Kültürü
- Olağan Şüpheliler
- Meşru Müdafaa Hakki
- İletişim “Merhaba” İle Başlar
- At Gözlüğü
- Gemiler Yandı Geri Dönüş Yok!
- Kütür-Kütür Mü? Kültür-Kültür Mü?
- Ölüm Reçetesi: Can Boğazdan Gider
- Yağma Yok!
- Katalizör
- Okumak Neden Gereklidir?
- Felaket Ya Da Daha Ötesi!
- Çocuklarimizi Nasil Öldürürüz?
- İhmal Değil Cinayet!
- Kirkbeşlik
- Bu Ay Hirsizlarin Avuçlari Kaşinir!
- Küresel Isinma Sağlığımızı Tehdit Ediyor (1)
- Sivrisinekler Sıcakta Komutayı Ellerine Alıyor (2)
- Sağlığı Tehdit Eden Sular (3)
- Arıtma Çamurları Yenilenebilir Enerji Kaynağı Olacak Mış!
- Yönetememenin Türkçesi
- Ekoloji - Ekonomi - Rant!

